Saten Yüz Germe

Saten Yüz Germe Nedir?

Günümüzde anti-aging uygulamalarının önemi, bir çok insanın diyete, arabalara ve kıyafetlere verdiği önem kadar fazla yer kaplamaktadır. Anti aging kremleri, hapları, bakımları ve cihazları ile bir çok seçenek sunulmaktadır. Unutulan şudur ki yaşlanma karşıtı uygulamalar her zaman yaşlanma belirtileri başlamadan yapılırsa daha çok sonuç vermektedir. Zamanın önüne geçmek hepimizin istediğidi ama yapamadığıdır. Şuan biliyoruz ki yaşlanmayı oldukça geciktirebiliyoruz.Saten Yüz Germe bir kombine uygulamadır. En derin katmandan en üst katmana kadar etkinin colojenler ve bağ dokuya temas ettiği yeni dna sarmallarının oluşumuna yardımcı olduğu ve her geçen gün daha diri ve güzel bir cilde yani Saten gibi bir cilde sahip olmanızı sağlayan bir uygulamadır.Fokuslu Radyofrekans + Ultrasonun eşsiz birleşimini oluşturan Exilis Elite sistemi 2008 yılından beri Dünyada kullanılmaktadır ve 2015 de 53 farklı ülkede bulunan en geniş kapsamlı uygulamadır.Sistem Rf ve Ultrasonu kombine ederek cildinizin istediğimiz ama başka hiçbirşey ile ulaşamadığımız en derinden en yüzeyel katmana kadar her yerde kontrollü bir hasar oluşmasını sağlamaktadır.

Cildinizin yanlış düzenlenmiş ya da bozuk bağ dokunuzu düzeltmeyi hedeflemektedir ve bunu klinik çalışmalar ile yaptığımızı kanıtlayabilmekteyiz.2009 yılında FDA ( Amerika Sağlık Örgütü) tarafından “wrinkle reduction” kırışıklık giderme sistemi olarak aldığımız onayın üzerine 2014 yılında ve bu konuda ilk ve tek olarak periorbital (Göz kapağı ve çevresinde) uygulamalarda kırışıklık giderme yaptığımıza dair onaylarımız bulunmaktadır.

Tüm dünyada 53 farklı ülkede var olan 2500 den fazla referansımız ile 200.000 den fazla çalışma 1.000.000 uygulamanın içerisinde yan etkisi olmadan mükemmel sonuçlar almaktayız.

Saten Yüz Germe diyoruz çünkü;Her uyandığınız yeni güne daha sıkı ve diri bir cilt ile başlamanızı sağlıyoruz….

Sorular & Cevaplar

Uygulama Güvenlimidir?

Saten Yüz Germe Uygulamasını kliniğimizde Protege Elite cihazı ile Prof. Dr. Hayriye Sarıcaoğlu kendisi yapmaktadır. Sistemde EFC kontrol mekanizması bulunmaktadır. Uygulayıcı hatasına sistem izin vermez yanlış yapılacak herhangi bir doz ayarınıda sistem bloke etmektedir.

Yanma, morarma ve leke kalma, yağ dokusunda erime gibi riskleri bulunmadığı klinik çalışmalar ile tespit edilmiş ve Uluslararası kurumlar tarafından onaylanmıştır. Sağlığa ve cilde zarar vermediği ayrıca uygulamanın efektif olup sonuçlarının kanıtlandığı FDA Amerika Sağlık Örgütü Tarafından tasdik edilmiştir.

Asimetri ya da Yüz Yağlarımda azalma olur mu?

Uygulama tam katman doku aktivasyonu yapmış olduğu için ve buna bağlı olarak kolojenlerde artış sağlanması asıl amaç olduğu için asimetri oluşma ihtimali kesinlikle yoktur.

Yağda azalma olabilmesi için ise yüksek derecede ısıya ihtiyaç vardır ve uygulamada yağda azalma yaratacak kadar bir ısı oluşmamaktadır. Bu anlamda güvenli ısı bölgesi ve kontrol mekanizması bulunmaktadır.

Ayrıca 2008 yılından beri Uluslararası 11 üniversite hastanesi dahil olmak üzere yüzlerce yapılmış çalışma ve milyonlarca yapılmış uygulama bulunmaktadır ve bu güne kadar raslanılmış herhangi bir yan etki görülmemiştir.

Uygulamada Acı ya da Ağrı var mıdır?

Kişiye göre hazırlanmış özel parametreler ve uygulayıcı kontrol mekanizması ile kişinin seans esnasında hissettiği sanki bir spa masajında sıcak bir taşın yüzünüzde gezdiriliyor hissi bulunmaktadır. Uygulama yapılan alanların ışıkları azaltılır ve sakin bir müzikte kişiler uygulama esnasında rahatlamış hissederler.

Başarı oranı nedir?

2013 yılında 4 farklı ülkede en iyi uygulama ödülünün ve 2014 yılında En iyi Ameliyatsız Yüz ve Boyun Germe uygulaması ödülünün sahibidir.

İnternetten araştıracağınız üzere 4 kıtada 53 farklı ülkede uygulama yapılmakta ve memnuniyet oranının yüksek olmasıyla beraber çeşitli dergilerin en başarılı uygulama ödüllerinin de sahibidir. Uluslararası basında Harpers Bazaar, Beauty Aesthetics, New You, ELLE, Marie Claire, New Beauty gibi…

Kaç Seans Gereklidir?

Uygulamanın etkisi katlanarak arttığı ve bu etkinin gözlemlenebilir olduğu klinik çalışmalar ile kanıtlanabilmiştir. Uygulama 2 seans bile yapılsa 3 ay sonrasında kolojen miktarının %154 gibi çok yüksek miktarda arttığı gözlemlenmiştir.

Buna istinaden belirtilen protokol haftada 1 toplam 4 seanstır. 1 aylık protokol şeklinde uygulama yapılır. Peki daha fazla yapılamaz mı? Uygulama etkileri birbirini tetikleyerek gittiği için 5 seans yapılır ise ilk seansda yapılan uygulamanın etkisi azaltılmış olur bu yüzden önerilmez.

Tekrarlamak Gerekir mi?

Kolojenin en yüksek değere ulaşması 3 ayı alırken elastin dokunun artması 6 aya kadar sürmektedir. 6ıncı aydan sonra koruma dönemi başlar bir altı ay daha devam eder. Birinci yılın sonunda normal yaşlanma süreci başlar. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak; cilt yaşı 30 olan bir kişi uygulama yaptırdığında ilk ay cilt yaşı 28lere düşerken üçüncü ayında 25lere gelmektedir. Altıncı ayında ortalama 23 düşer ve bu şekilde altı ay daha korunur. 12 ayın sonunda kişinin cildi 23 yaşından yaşlanmaya devam edecektir.

Hem yavaş yavaş gençleşirken hemde zamanın durduruluyor olması çok büyük bir avantajdır.

Peki istenilirse en erken ne zaman yaptırılabilir. Kişi ister ise 1 seans olmak üzere 3 ayda bir kez ara işlemler yaptırabilir ancak 4 seanslık tam protokol içi bir yıl beklemesi gerekmektedir.

Avantajları Nelerdir?

*Saten Yüz Germe Uygulaması yaptıracak kişinin yüz, boyun ve dekolte bölgesinde her geçen gün daha canlı bir cilt ve buna bağlı olarak daha diri bir cilde sahip olması avantajdır.

*Kişinin uygulama sonrasında günlük yaşantısına devam edebiliyor olması avantajdır.

*Ağrı ve acının olmaması avantajdır.

*Riskinin ve yanlış uygulama yapılamıyor olması bir avantajdır.

*Gün geçtikçe güzelleşmek avantajdır.

*Göz kapağı ve çevresine etki edebilen ve uygulanabilir olması büyük bir avantajdır.

*Yaz-kış ya da her cilde uygulanabiliyor olması avantajdır.

*PRP, Mezoterapi, Botox, Örümcek ağı gibi işlemler ile kombine edilebiliyor olması avantajdır.

Cildinizi Uzmanına Emanet Ediniz.

Bursa da ilk ve tek uygulanan Ameliyatsız Saten Yüz ve Boyun Germe uygulaması Prof.Dr. Hayriye Sarıcaoğlu tarafından yapılmaktadır.

Deri Bakımı

Sağlıklı deri bakımı en az deri hastalıklarının tedavisi kadar önemlidir; böylece önlenebilir deri değişikliklerinden korunmak mümkün olacaktır. Son zamanlarda toplumun bu konudaki duyarlılığı nedeniyle, kozmetik uygulamaların sağladığı güzelleşme çabalarından başka, derinin sağlıklı ve genç görünümünü sürdürmesi için eldeki bütün imkanların kullanıldığı görülmektedir.
Deri bakımı yaş, cinsiyet, vücut bölgesi gibi faktörler yanında; kişisel deri yapısı, yaşam tarzı ve eksojen faktörlerle ilişkili olarak, karmaşık ve özen isteyen bir işlemdir. Bu makalede derinin farklı özellikleri esas alınarak sağlıklı deri bakımı prensipleri sunulmaktadır.

Derinin sağlıklı görünmesi ve erken yaşlanma belirtilerinin önlenmesi amacıyla uygulanan deri bakımının temel prensipleri;derinin temizliği, nemlendirilmesi ve güneşten korunmasıdır.Ayrıca, istenmeyen kılların yok edilmesi, kepek giderilmesi, terleme azaltılması, tıraş ürünleri, maskeler gibi ürünler de bulunmaktadır. Deri bakımı; cinsiyet ve yaş özellikleri yanında, yapısal özellikler(kuru deri, yağlı deri, karma deri, hassas deri gibi) ve vücudun farklı bölgelerine göre değişkenlik gösterir.

Deride yaşla oluşan değişiklikler

Başta ultraviyole (UV) olmak üzere çeşitli dış etkenler, yaşlanmada rol alan endojen sebepler kadar etkilidirler. UV özellikle dermisi etkiler. Yaş ilerledikçe proteinlerin kalite ve miktarında değişiklik, proteoglikan, hiyaluronik asit azalması gibi kimyasal faktörler de deri yaşlanmasında rolü oynar. Her iki cinste 50 yaş civarında dermal kalınlık azalır. Diğer değişiklikler şöyle özetlenebilir:

  • Deri yumuşaklığı azalır
  • Genç erişkinlerde deri gerilimi artarken, yaşla birlikte hızlı bir azalma olur
  • Puberteden sonra deri elastisitesinde azalma olur
  • Ergenlik döneminde hormonal değişiklikler ve sebum sekresyonunda artış olurken, erişkinde ve özellikle postmenopozal kadınlarda sebum sekresyonu azalır, deri kurur.
  • Yaşla birlikte korneosit deskuamasyon oranı azalır.

DERİ TİPLERİ
Normal deri;herhangi bir görünür lezyonu veya rahatsızlık hissi olmayan deri olarak tanımlanabilir. Keratinizasyon, deskuamasyon, su kaybı, sebum sekresyonu ve terleme gibi biyolojik süreçler uyum halinde işler.

Yağlı deri; pubertede, sebase bezlerin yoğun olduğu vücudun üst kısımlarında ortaya çıkar. İki şekildedir:

  • Basit yağlı deri adolesan ve genç erişkinlerde sık görülür. Deride kalınlaşma, sebase sekresyonda artış, özellikle alın ve burunda olmak üzere yüz derisinde parlak görünüm karakteristik özellikleridir. Şiddetli olgularda follikül ağızları belirginleşir(kerosis). Mikst deri bu tipin bir alt varyantıdır. Bir yanda yağlı deri bulunurken, hemen yanında epidermal atrofi gösteren ve kepeklenen kuru deri özellikleri izlenir.
  • Klinik olarak yağlı deride akne vulgaris ve seboreik dermatit tabloları ortaya çıkar.

Kuru Deride gerginlik hissi, kepekli, pürüzlü, çatlak görünümün yanında, kabalaşma, kızarıklık ve bazen kanama olur. Transepidermal su kaybında artış, stratum korneumun bariyer fonksiyonunda azalmayla sonuçlanır.

Edinsel kuru deri: A vitamini türevi gibi tedavi ajanları; ultraviyole ışınları; soğuk, sıcak, rüzgar, kuruluk gibi hava şartları;deterjan, çözücü gibi kimyasallara maruziyet şeklindeki dış faktörlerin etkisiyle geçici ve bölgesel kuruluk oluşabilir.
Yapısal kuru deri: Fizyolojik kuru deri birkaç şekilde olabilir.

  1. Frajil deri;kuru ve normal deri arasında yer alır, kadınlarda veya ince derili kişilerde görülür. Eritem ve rozase sıklıkla eşlik eder, eksternal ajanlara karşı duyarlılık vardır.
  2. Senil deri: Yaşlılığın önemli bir özelliği kuru deridir.
  3. Minor kuru deri (Kserosis vulgaris): Genetik orijinli olabilir, sıklıkla soluk tenli kadınlarda görülür. Özellikle yüz, ellerin üzeri ve kollarda ortaya çıkar.

Bütün bu farklılıklar göz önünde bulundurularak deri bakımında prensip olarak üç temel uygulama kabul edilmektedir.

DERİ TEMİZLİĞİ
DERİNİN NEMLENDİRİLMESİ
GÜNEŞTEN KORUMA

TEMİZLEYİCİLER
Deriyi sağlıklı ve iyi görünümlü tutmak için kir, sebum, ter, ölü hücreler, uygulanmış makyaj ve gün içinde deriyi kaplayan diğer dış partiküllerin uzaklaştırılması deri temizliğinin amaçlarını oluşturur. Modern toplumda deri temizliği sosyal bir ihtiyaçtır. “Cleansing- temizlik” sözcüğü “cleaning-yıkamak” sözcüğüne tercih edilmektedir. Çünkü deri temizliği daha hassas ve kozmetik bir işlemdir.

Farklı endikasyonlarda önerilecek çeşitli temizleme yolları bulunmaktadır. Burada sosyal amaçlı deri temizliği anlatılacaktır.payday loans Temizleyiciler hazırlanırken, yağ ve diğer bütün sebase kaynaklı lipitik sekresyonları ortadan kaldırmanın ideal olduğu düşünülür ancak; serebrosit ve seramitler gibi deride aşırı su kaybını önlemede anahtar role sahip yapısal lipitler korunmalıdır. Lipitler üzerinde dengeli bir etki sağlamak için en önemli faktör, doğru surfaktanı seçmektir. Kötü formüle edilmiş temizleyiciler sadece deriyi kurutmakla kalmaz, sonradan uygulanacak nemlendiricilerin duyarlandırma riskini de arttırırlar (örneğin vit A içeren nemlendiricilere reaksiyon). Güçlü anyonik surfaktanlar kremlerin penetrasyonunu ve hassasiyet riskini arttıracaktır.
Temizleyicilerde bulunan; deterjan, nemlendirici, köpükleyici, emülsifiye edici ve solubulizer fonksiyonları olan surfaktanlar (yüzey aktif maddeler) 4 çeşittir. Surfaktanların geniş bir pH aralığı vardır, bu nedenle derinin pH dengesini etkilerler. Deri pH’sı ortalama 5.3’dür (4-6.5 arası) . Temizleyicilere sitrik asit, laktik asit, limon suyu eklenerek asit pH sağlanabilir. Ayrıca; su , nemlendiriciler(gliserin, lanolin, bitkisel yağlar), koruyucu maddeler, koku ve renk maddeleri (bazı ürünlerde), stabilize ediciler, köpük arttırıcılar, katılaştırıcılar, antibakteriyel ajanlar, pH düzenleyici maddeler de temizleyicilerin bileşiminde yer almaktadır. Antibakteriyel olarak eklenen maddeler apokrin terleme kaynaklı kötü vücut kokuları ve diğer tıbbi endikasyonlarda önerilirler. Şeffaf sabunlarda gliserin içeriği fazladır. Ekzotik doğal meyve ve bitki içerikli temizleyicilerin tıbbi değeri tam olarak bilinmemektedir.
Çoğu sabun ve deterjanlar alkali yapıdadırlar ve deri pH’sını arttırarak derinin fizyolojik koruyucu “asit mantosunu” bozarlar. Sodyum tuzları ve yağ asiti bileşiği olan klasik sabun veya tuvalet sabunu olarak bilinen temizleyiciler bu türdendir. Laboratuar ölçümlerinde alkali bir sabunla yıkanan deri pH’sının 2 üniteden fazla arttığı ve bu etkinin 4 saat devam ettiği gösterilmiştir. Bazı çalışmalarda ise alkali sabunla yıkadıktan sonra 30 dak ile 2 saat arasında deri pH’sının normale dönebildiği gösterilmiştir. Ancak bazı insanlarda bu kısa sürelik değişim bile deride irritasyona yol açabilir. Deri pH’sındaki artış başta stratum korneum olmak üzere deri yüzeyinde belirgin sertleşmeye sebep olmaktadır. Ayrıca sık sık sabunla yıkamak, derinin normal florasını bozacağından, bakteri ve mantarların yerleşmesine sebep olabilir. “Sindet(sentetik deterjan)” adı verilen sentetik sabunlar(sabunsuz sabun)’ın pH’sı 5.5 (çoğu non-iyonik) olduğundan, deri pH’sını değiştirmezler.Kolayca arındırılabilirler bu nedenle tercih edilmektedirler.Sindetlerden başka günlük deri temizliğinde önerilecek diğer ürünler şöyle özetlenebilir:
KREMLER: Balmumu –boraks türü temizleyici kremler, mayileşen temizleyici kremler, emülsiyon şeklindeki temizleyici kremler bulunmaktadır. Yıkamak gerekmeksizin silinerek deriden uzaklaştırılabilirler. Deriden sadece silinerek temizlenmeleri irritasyona sebep olabileceği için suyla yıkamak tercih edilmelidir. Nemlendirici gibi algılanmamalıdırlar.
LOSYONLAR: Yağ alkolü içerirler, silinebilir veya durulanabilirler. Krem ve losyonlar makyaj çıkarmada ve kuru derili kişilerde katı partikülleri uzaklaştırmak için çok uygundurlar. Yağ çözücü emülsiyonlar olduklarından, bir yandan makyajı temizlerken diğer taraftan deri nemlendirici bir filmle örtülür . Normal ve yağlı deri için de geliştirilmiş şekilleri vardır. Krem ve losyonlar yıkamak şartıyla sebumu da temizlemektedirler.

SIVI TEMİZLEYİCİLER:1950’li yıllarda işçilerdeki egzemalar için geliştirilmiştir. 1970-80’ lerden beri el, yüz temizliğinde popüler olmuştur. Daha az irritan olduğu iddia edilen noniyonik surfaktan içerirler, nemlendirici etkili ve kolay durulanabilir olması diğer avantajlarıdır. Bütün vücut temizliği için de en iyi seçimdir, ancak pahalı olması kullanımlarını sınırlar.

ABRAZİV TEMİZLEYİCİLER: İçine ilave edilen partiküllerle ölü stratum korneum hücrelerini fazla ovmaya gerek kalmadan kolayca uzaklaştırarak deride uniform ve düzgün bir yüzey sağlar .Temizleme anlamında diğer ürünlere bir üstünlüğü yoktur. Haftada bir kereden fazla kullanılmamalıdır.

TEMİZLEYİCİ YÜZ MASKELERİ: Deri bakımı için şart değildir. Deriye ince bir tabaka halinde uygulandıktan sonra 15-30 dakika beklenir, çıkartılır. Diğer temizleyicilere üstünlüğü yoktur.

Deri tipine göre kullanılacak olan temizleyiciler değişiklik gösterir. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

KURU DERİDE TEMİZLİK
Kuru deri için temizleyici kremler önerilmektedir. Bu ürünler deri yüzeyine parmakla yayılır, bir peçete yardımıyla deri yüzeyinden silinirler. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi suyla temizlenmesi tercih edilmektedir. Temizleyici kremler derideki makyaj ve kiri çözen bileşikler içerirler. İyi bilinen bir temizleyici olan “Cold krem” bu gruptandır. Daha modern ürünlerde hafif yapılı bir bileşikle sonlanan “sorbiton YA esterleri” gibi non-iyonik emülsifiyerler bulunur. Bunların avantajı seramid ve serebrosidleri etkilememeleridir. Bu nedenle kuru ve çok kuru deri için oldukça uygundurlar.

KARMA DERİDE TEMİZLİK
Karma derili kişilerde yağlı deri kuru deriye bitişik konumdadır (alın, burun yağlı, yanaklar kuru ). Bu olgularda, hafif bir suda yağ emülsiyonu temizleyici seçmek oldukça önemlidir. Böylece T bölgesindeki yağın fazlası alınırken, kuru alanlara da bir miktar lipit ilave edilmiş olur.
Bazı vakalarda kuru deriyle birlikte sebum sekresyonu artmıştır (kuru sebore). Laboratuar şartlarında seboreik kişilerde deride transepidermal su kaybının arttığı gösterilebilir. Aslında bu gözlem sebumun deride su tutucu olduğu ve dolayısıyla deri nemini arttırdığı gerçeğiyle ters düşmektedir. Kuru deri aşırı sebumla kaplı olduğu için kuru görünmez; bu sadece sebumun kuru derideki hücreleri bir arada tutmasına bağlıdır , böylece kuru derinin karakteristik gri renkli kepekli görünümü azalmış olur.

YAĞLI DERİDE TEMİZLİK
Bunun için en iyi metot yağlanmayı daha da arttıran yağ, mum veya diğer süper yağlı herhangi bir ajan içermeyen basit bir surfaktan solusyon kullanmaktır.
Yağlı deri temizleyicilerinin sebum ve kiri temizlemesi yanında derinin yeniden yağlanmamasını da sağlaması beklenir. Böylece temizlikten yaklaşık 3 saat sonra ortaya çıkan parlaklık ve yağlılık derecesini azaltır. Parlamayı azaltmak için iyi bir yol da yağ absorbe eden materyallerin ilavesidir, bunlar temizleyici silinip alınınca deri yüzeyinde kalır. Durulanarak temizleyen temizleyiciler için bu teknik sınırlıdır. Çünkü deri suyla durulanınca absorbe olan materyal tamamen yıkanmış olacaktır. Son zamanlarda, poliquaternium bileşikleri (ceraphyl 60) gibi deri yüzeyinin gerginliğini etkileyen maddeler (deri lipofobik olur) eklenerek daha modern temizleyiciler geliştirilmiştir. Sonuçta sebum deri yüzeyine yayılmaz oluklarda kalır, böylece parlak görünüm oldukça azalır. Bu sonuçlara göre sebum miktarı azaltılmadan sadece sebumun deri yüzeyindeki dağılımını etkileyerek de yağlı görünüm azaltılabilir.
Gençlerde sık görülen sebore genellikle akne ile birliktedir.Bir yandan aşırı sebumu temizleyip, follikül ağızlarının açık kalması sağlanırken, diğer yandan seramid ve serebrosidleri de kaldırmadan derinin bariyer bütünlüğü korunmalıdır.
Akne gelişiminde en önemli adım sebumda “P. acnes” kolonisindeki artıştır. Bu nedenle yağlı deride kullanılan temizleyicilere “hexamidin diisothionate” gibi antibakteriyel bileşikler ilave edilerek akne gelişimi engellenir. Bu sırada follikül ağzındaki sebumun temizlenmesiyle infundibulumda bakteri kolonizasyonu da azalmış olur. Yine de akılda bulundurulması gereken bir nokta ; en sofistike temizleyici bile (oily/acne prone skin) deri yüzeyindeki lezyonların hepsini tam olarak tedavi etmeyecektir, fakat yeni komedon oluşumunu engeller. Tedaviye yönelik olarak “Salisilik asit” gibi keratolitikler veya “benzoyl peroksit” gibi antibakteriyel ajanlar içeren losyon veya kremler geliştirilmiştir. Bunlar derideki lezyonları hızla azaltabilirler ancak; durulandıkları için, aktif maddenin deriye geçişine yetecek kadar bir süre deri yüzeyinde kalmazlar. Bu özellik tedavi etkinliğini sınırlar. Sonuçta iyi bir temizliğin sadece deriyi daha sonraki tedaviye hazırlayacağını söyleyebiliriz.

NEMLENDİRİCİLER

Nemlendiriciler tek başına ileri yaş veya ultraviyolenin etkisiyle oluşan deri yaşlanması sürecini önlemezler. Yine de deride görülebilir bazı olumlu etkileri vardır. Bunların arasında, deri kuruluğunun sebep olduğu hasarı önlemek; havadaki kir, toz ve diğer küçük partiküllere karşı deriyi korumak;geçici estetik düzelme sağlamak en önemlileridir.

Tıbbi bir sorun olmadığında bile kuru deri çoğu kişiyi rahatsız eder. Derinin nemlendirilerek tedavisi için en kolay yol deri yüzeyine su ilavesidir. Bunun için birkaç teorik mekanizma söz konusudur :

  • Oklüzyon (kapalı tedavi)uygulamak
  • Hücrelerearası mesafede alanda lipit sentezine yardımcı olmak veya takviye etmek (Kolesterol, serbest yağ asitleri, seramidler, serebrositler bu amaçla kullanılırlar)
  • Humektanlar kullanmak
  • Deri bakımı ve deri sağlığının devamı için kullanılan nemlendiriciler ve diğer bütün ürünler kozmesötik olarak adlandırılmaktadırlar. Stratum korneum ve epidermis yapısı kozmesötiklere eklenecek uygun aktif maddelerle geliştirilebilir.
  • Oklüzivler (kapatıcılar, örtücüler); stratum korneumu kaplayıp, kapatarak TESK’i azaltırlar.Sebum ve deri yenilenmesi sırasında deri yüzeyindeki ölü hücrelerden ortaya çıkan lipit doğal okluzyon etkisi gösteren faktörlerdir . Tıbbi amaçla kullanılan en etkili oklüziv ajan ise sıvı ve katı vazelindir. Ancak, deride yağlı bir his duyusuna sebep olduğu için kozmetik olarak pek kabul görmez. Diğer oklüziv ajanlar içinde parafin, squalen, lanolin, soya yağı, üzüm tohumu yağı, susam yağı, balmumu sayılabilir. Doğal bir ürün olan ve koyun yününden elde edilen lanolin, stratum korneum lipitlerinden olan kolesterol içermesi ve daha fazla oklüzyon sağlaması nedeniyle önemlidir ancak kontakt duyarlandırıcı olduğu için nemlendiricilerin içinde yer alması istenmemektedir. Oklüzivler yıkandıktan sonra nemli deriye hemen uygulandıklarında daha etkilidirler.

Oklüzivler deride tek başına uygulandığında çok yağlı bir his verdikleri için nemlendiriciler içinde emülsifiyer olarak yer alırlar. Yağ içinde su emülsiyonları çoğunlukla vazelin içerir ve yağlı bir his bırakırlar bu nedenle pek tercih edilmezler. Yine de el kremi olarak, çok kuru deride veya kış şartlarında kullanılmaktadırlar. Su içinde yağ emülsiyonları en sık kullanılan nemlendirici formlarıdır. Daha estetiktirler, losyon veya krem formunda olabilirler. Aşırı kuru veya aşırı yağlı deri dışındaki deriler için uygundur. Oklüziv ajanlar deri yüzeyinden su kaybını azalttıkları gibi pürüzsüz bir deri görünümü de sağlarlar. Ancak, sadece deri yüzeyinde bulundukları sürece etkilidirler.Ayrıca oklüzivlerle deri yüzeyinden su kaybını %40’dan fazla azaltmak mümkün değildir, bu nedenle su tutucularla birlikte kullanılmalıdırlar .

Humektanlar stratum korneuma penetre olabilen ve burada yüksek oranda su bağlayan, suda çözünen maddelerdir.Atmosferdeki nem oranı %80’in üzerinde olduğunda çevredeki ve epidermisteki nemi çekme özelliğine sahiptirler Çevre nemi çok az olduğunda ise epidermis ve dermisteki suyu çekerek derinin daha da kurumasına yol açabilirler, bu nedenle oklüzivlerle kombine edilerek kullanılırlar. Su tutucular stratum korneuma suyu çektiklerinden hafif şişme sağlayarak derinin pürüzsüz görünmesini ve kırışıklıkların geçici olarak azalmasını sağlarlar. Nemlendiricilerde bulunan humektanları üç grupta sınıflandırmak mümkündür:

 

  1. Gliserin, propilen glikol ve sorbitol gibi küçük moleküllü bileşikler,
  2. Glikozaminoglikanlar (hiyaluronik asit ,mukopolisakkarit gibi) , elastin, kolajen gibi deriye penetre olamayan makromoleküller,
  3. Üre, laktik asit, glikolik asit, malik asit, piruvik asit fosfolipit gibi doğal nemlendirici faktörler. Çeşitli kozmetik ürünlerde bulunan lipozomlar fosfolipit yapısındadırlar

İyi bir nemlendirici üründe oklüziv ve humektanlar bir arada yer almalıdır. Böylece kesin bir okluzyon yapmadan str korneumu nemlendirip su salınmasını sağlarlar. Su salınması anlamında % 85 su taşıma kapasitesine sahiptirler, böylece hızla bulundukları ortama vererek etkili deri esnekliği sağlarlar.İlk birkaç dakikada yumuşama en fazladır bu bizzat suya bağlıdır, su çekildikçe eski haline döner.Nemlendiricilerin gerçek etkileri uzun süredeki etkileriyle ölçülür bu da nemlendiricinin deri yüzeyinde humektanlarla sağlanan su tutma kapasitesiyle ilişkilidir.
Nemlendirici içinde hastanın yaşı, cinsiyeti ,deri tipi, yaşam tarzı ve uygulanacak vücut bölgesine göre diğer bazı maddelerin bulunması da istenebilir.

Alfa hidroksi asitler (AHA): Stratum korneumun alt kısımlarında korneosit adezyonunu azaltarak keratolitik etki göstermesi yanında, epidermal hücre proliferasyonunu da uyarırlar. Str korneumu incelterek daha esnek olmasını sağlar. AHA, GAG ve kollajen sentezini artırabilir. Derideki ince çizgilerde ve pigmentasyonda azalma yanında gergin ve parlak bir görünüm sağlar. AHA’ lar güneşli mevsimlerde nemlendiriciler içinde düşük konsantrasyonda (%4) yer almalı ve gündüz güneşten koruyucular önerilmelidir. Vücut nemlendiricilerinde de AHA bulundurulmalıdır.
Antioksidanlar ;UVR etkisiyle oluşan serbest oksijen radikalleri (SOR) teorik olarak deri yaşlanmasından sorumludurlar . “Antioksidan ağı” olarak bilinen beş antioksidan Vit C, Vit E, glutation, lipoik asit, koenzim Q10’ dur. Vit C, Vit E gibi antioksidanlar SOR’nin yaptığı hücre hasarını engelleyebilirler. Dolayısıyla yoğun güneşlenme günlerinde, günlük bakım ürünlerinde güneşten koruyucular yanı sıra antioksidanlar gibi onarıcıların da yer alması gerekir. Vit C’nin antioksidan etkisinden başka, kolajen sentezi üzerine olan etkisinden dolayı kırışıklık oluşumunu önleyici olarak da önerilmektedir.
Tretinoin metaloproteinazlar üzerinde inhibitör etki gösterir: Kırışıklığı azaltıcı, deri yapısını düzeltici, lentigo ve aktinik keratozu azaltıcı etkileri vardır.
Güneşten koruyucular da nemlendiriciler ve diğer kozmetik ürünlere eklenmelidir.
Bugün deri yaşlanmasının ana sebebinin güneş hasarı olduğu kabul edilmektedir Dolayısıyla nemlendiricilerin UVB ve UVA koruyucu içermesi gereklidir. Günlük kullanımda SPF 8 yeterlidir.
Ekzotik maddeler: Allantoin, jelatin, vitaminler, proteinler, royal bee jeli gibi maddeler nemlendiricilerdeki diğer maddelere üstün bulunmamışlardır. Son zamanlarda östrojen tipi etkisi olan soya ve deriveleri ile yeşil çay da pahalı nemlendiriciler bileşiminde yer almaktadır. Sadece hayvan deneyi olduğu için bu konuda ileri çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. Bazı nemlendiriciler balinalardan elde edilen “spermaceti” adı verilen bir madde içerir, ancak Amerika’da yasaklanmış olan bu maddenin balina katliamına karşı olanlarca da kabul edilmeyeceği açıktır.

Yüzeyde su bağlama ve salma kuru deri problemini çözmez, ancak internal su bağlama kapasitesi artmasıyla belirgin düzelme olur. Modern nemlendiriciler GAG sentezini uyararak epidermis ve dermiste su tutulmasını artırabilirler. Bu, formüldeki retinil palmitat gibi vit A deriveleriyle sağlanır. Uzun zincirli aminoşeker olan GAG’lar, ağırlıklarının pek çok katı kadar su bağlayarak deride internal su retansiyonunu artırırlar. Dış ortamın nem oranı da derinin su içeriğini etkileyecektir. Diğer taraftan günde 6-8 bardak su içmek derinin su miktarı için gereklidir, daha fazlasının ise bir katkısı olmaz, idrarla atılır.

Nemlendirici Kullanım Prensipleri

  • Kuru derili kişiler yüzlerini sabunla sık yıkamaktan kaçınmalıdırlar
  • Nemlendiriciler deri temizlendikten sonra, daha nemli iken, nazikçe sürülerek uygulanmalıdır.
  • Uygulama sıklığı deri tipine göre düzenlenmelidir, kuru derililerde ihtiyaca ve uygulanan nemlendirici tipine göre günde birkaç kere uygulanır.
  • Soğuk havalarda su içeriği fazla olan ürünler sürülüp, hemen soğuk havaya çıkılırsa ıslak deride soğukta kuruma artacaktır. Soğuk, kuru ve rüzgarlı havalarda nemlendiriciler dışarı çıkmadan 20-30 dakika önce uygulanmalı, yağlı kremler tercih edilmelidir.
  • Yüze uygulanan her ürün boyuna da uygulanmalıdır.
  • Yüz için nemlendirici etkisi olan ürünler vücut için de etkilidir, ancak daha geniş alanlar olduğu için krem ve pomat yerine uygulanması daha kolay olan losyonlar şeklinde üretilmektedirler.
  • Vücut nemlendirilmesinin banyodan sonra derinin su içeriğinin en fazla olduğu anda yapılması önerilmelidir.
  • Çok kuru derili kişilerde banyo sonrasında uygulanan vücut yağları etkili nemlenme sağlayacaktır.
  • Çalışmalar deri yüzeyine uygulanan kremlerin 8 saat sonra sadece %50’sinin bulunduğunu göstermiştir.
  • Gündüz kremleri güneşten koruyucu içermelidir.
  • Yüze uygulanan kremlerin göz çevresine uygulanmasından irritasyon riski nedeniyle kaçınılmalıdır.
  • Klasik bakım ürünleri lipit içeriği ve emülsiyon tiplerine göre 2 çeşit krem (gündüz, gece)içerirler. Optimum bakım elde etmek için her bir ürünün içeriği ve kullanma sıklığı, kişinin yaşı, deri tipi, mevsim ve iklim özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

Deri tiplerine göre nemlendirici seçimi:

Kuru derili kişilerde sadece humektan içeren nemlendiriciler yeterli olmayacaktır. Okluziv etkisi fazla olan yağlı kremler uygulanmalıdır. Normal deride humektan da içeren su içinde yağ emülsiyonları uygun olacaktır.Yağlı deride soğuk havalarda oluşabilecek kuruluk dışında nemlendiriciye gerek yoktur.Eğer kombine deri söz konusu ise, “T” bölgesine çok gerekmedikçe nemlendirici uygulanmaz, yüzün kalan kısımlarına humektan içeren yağlı olmayan nemlendiriciler uygulanır.Yaşla birlikte derideki kuruma nedeniyle eskiden nemlendirici ihtiyacı olmayan kişilerde belli bir yaştan sonra gerekebilir.
Mevsimsel değişiklikler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Hassas derili kişilerde nemlendirici içindeki koku maddeleri veya koruyucular duyarlandırıcı olabilir, bu kişilerde hipoallerjenik ürünler tercih edilmelidir.

ULTRAVİYOLEYE KARŞI KORUMA

Güneşten koruyucuların, güneşten koruma faktörü (SPF) değerinin yetersiz olması, güneşe çıktıktan sonra uygulanması, sadece bir kere sürülmesi veya miktarın yetersiz olması gibi yanlış kullanım örnekleriyle sıkça karşılaşılmaktadır. Kontrollü çalışmalarda 2mg/cm2 uygulanması gereken güneşten koruyucuların ancak 0.5mg/ cm2 uygulandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, kullanılan güneşten koruyucunun üzerinde yazılı olan SPF değerinin en çok yarısı kadar koruyucu olabileceği kabul edilebilir. Bugün deri yaşlanmasının ana sebebinin güneş hasarı olduğu kabul edilmektedir dolayısıyla, nemlendiricilerin UVB ve UVA koruyucu içermesi beklenir.

Güneşten koruyucu kullanım prensipleri:

  • Kullanılacak üründeki UV koruma düzeyi amaca uygun olmalıdır. Günlük kullanım için en az SPF 15 değerinde güneşten koruyucu; deri tipi 1 ve 2 olanların ise 30 faktör kullanması gerekir.SPF 2-10 arası olan koruyucular minimal koruma sağlarlar.
  • Sadece deri tipi değil, bireysel özellikler de (evde, arabada, işte olma gibi) göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Burun üzerine daha sık uygulanmalıdır.
  • Water-resistant (suya dirençli) koruyucuların etkisi suda 40 dakika süren aktivasyon sonunda bile devam etmektedir. Toplam 40 dakika yüzdükten sonra etkisi %25 den daha fazla azalmamış olmalıdır.
  • Waterproof (su geçirmez) koruyucuların etkisi, suda 80 dakika süren aktivasyon sonunda bile devam etmelidir.
  • Güneşten koruyucular gün ışığına çıkmadan en az 30 dakika önce sürülmelidirler.
  • Gün içinde güneşte kalma durumuna göre uygulama sıklığı 2 saate kadar kısalabilir. Yüksek koruma faktörlü ürünleri günde bir veya iki kez uygulamanın yetersiz olacağı akılda bulundurulmalıdır.
  • Camın UVA’ ya karşı koruyucu olmadığı bilinmelidir.
  • Güneş koruyucuların Vit D sentezini engellemediği bilinmelidir.
  • Yüzün her tarafına, ellerin üzerine, dudaklara ve eşit oranda, yeterli miktarda uygulanmalıdır.
  • “sunblock” terimi güneşin tam engellendiği anlamı verdiği için FDA bu deyimin kullanılmasına izin vermeyecektir.

FARKLI LOKALİZASYONLARDA DERİ BAKIMI

YÜZ BAKIMI

  • Arındırma(tonik)
  • Nemlendirme
  • Güneş koruyucu
  • Kırışıklık önleyici
  • Antiseboreik, antiakne
  • Yaşlanma belirtilerini giderici bakım
  • Pigmentasyon giderici

GÖZ ÇEVRESİ BAKIMI

  • Makyaj temizleyici
  • Kırışıklı önleyici
  • Morluk önleyici- giderici
  • Yorgunluk giderici
  • Torbaların tedavisi

EL BAKIMI

  • Temizleyiciler
  • Sindetler, likit temizleyiciler
  • Yumuşatıcılar
  • Lanolin
  • Koruyucu tabaka oluşturan maddeler
  • Parafin, balmumu,selüloz, çinko oksit
  • Tedavi edici;
  • Allantoin, üre
  • Nemlendirici
  • Gliserin, propilen glikol, sorbitol, emülsifiyen, koruyucu ,parfüm,renk)

AYAK BAKIMI

  • Temizlik
  • Tea tree oil içeren nemlendiriciler,
  • Antiperspiran
  • Antiseptik
  • Masaj
  • Pudra

VÜCUT BAKIMI

  • Temizleme (sabun, scrub, kese, antibakteriyel, duş jeli)
  • Nemlendirici (üre, gliserin, vaselin, güneş sonrası nemlendiriciler )
  • Verjetürler
  • Sellülit tedavisi (incelticiler)
  • Göğüs bakımı, karın, kalça, uyluk bölgesi

PRP = Trombositten Zengin Plazma

TROMBOSİTTEN ZENGİN PLAZMA UYGULAMALARI

 

TROMBOSİTTEN ZENGİN PLAZMA(TZP)

Trombositten Zengin Plazma (Platelet rich plasma:PRP)1970’lerin başında çok bileşimli kan ürünlerinin bir yan ürünü olarak geliştirilmiştir. O yıllardan beri  özellikle ortopedik,1  periodontik,2 maksillofasiyal,3 plastik,4 torakal,5 damar cerrahisi6-7 ve oftalmolojide8  kullanıldığı bilinmekle birlikte, son zamanlarda dermatoloji pratiğinde de  yeni endikasyonlarda kullanımı dikkat çekmektedir .

Otolog trombositten zengin plazma; santrifüj kullanılarak kişinin kendi kanından elde edilen, büyüme faktörlerinden zengin trombosit konsantrasyonu yüksek olan plazmayı ifade eder.  TZP’deki trombosit yoğunluğu ve aktivitesi tam kandakinden 4 kat daha fazladır9.  Trombositler; hemostazdaki rolü yanında, doku hasarında α-granüllerinden büyüme faktörleri salgılayarak doku onarımında da önemli role sahiptir10. Alfa granülleri; trombosit kaynaklı büyüme faktörü (platelet-derived growth factor: PDGF), dönüştürücü büyüme faktörü α ve β (transforming growth factor : TGF- α ve TGF- β), epidermal büyüme faktör (epidermal growth factor: EGF) ve damarsal endotelyal büyüme faktörü (vascular endothelial growth factor: VEGF) gibi çeşitli büyüme faktörleri ayrıca  sitokinler ve kemokinler içermektedir 11-14.Büyüme faktörleri, sitokin, kemokin ve integrin olarak bilinen diğer sekretuar moleküller genç trombositlerde fazladır, trombositlerin 7-10 günlük yaşam süreleri boyunca az miktarda salgılanmaya devam eder. PDGF; endotel hücrelerinin büyümesini uyararak hasarlı bölgedeki fibroblastların sayısını arttırır, nötrofil ve monositlerin farklılaşmasını sağlar. Böylece kapiller damar oluşumu, kolajen üretiminin arttırılması ve granülasyon oluşumu desteklenir. TGF- β derinin yeniden yapılandırılmasında hayati önem taşımaktadır: Örneğin yara iyileşme sürecinde bizzat kolajen sentezini uyarmasının yanında, PDGF ile  birlikte inflamatuvar yanıta da katılır ve ekstrasellüler matriks sentezini uyarır12. EGF kemotaksiste rol alır, keratinosit ve fibroblastların çoğalmasını uyarır. Çoğalan fibroblastlar kolajen üretimini arttırır. VEGF endotel hücrelerin çoğalmasını uyarır, böylece yeni damar oluşumunu arttırır, mevcut kapiller damar geçirgenliğini arttırır ve hücre büyümesi ve anjiogenez için gerekli mikroçevreye katkıda bulunur. İnsülin benzeri büyüme faktörü (Insulin like growth factor: IGF), IGF-1 ve IGF-2 dahil, vasküler endotel hücreleri için kemotaktik  role sahiptir. Böylece vasküler endotel hücrelerinin hasarlı alana migrasyonunu uyarır, anjiogenezi destekler ve PDGF ile birlikte endotel ve epidermis yenilenme oranını arttırır 12-16.

 

TZP’nin dermatolojik kullanım alanları

Trombositten zengin plazmanın tedavide kullanılması fikri çok miktarda büyüme faktörü içermesinden kaynaklanmıştır. Büyüme faktörleri klinik olarak kronik yaraların tedavisinde, yumuşak doku hasarında, kemik bozukluklarında, kırışıklık giderilmesinde ve akut travmalarda kullanılmaktadır.Dermatokozmetolojik uygulamalarda çeşitli endikasyonlarda yer bulmaktadır13-20. Tablo 1.’de sunulan bu kullanım alanlarında sonuçlar klinik gözlemlere dayanmakta olup, kontrollü çalışmalara gereksinim vardır.

Eppley ve ark.13 tarafından yapılan bir araştırmada kronik, iyileşmeyen kutanöz ülserlerin tedavisinde granülasyon dokusunun epitelizasyonunu hızlandırmak için otolog trombosit faktörlerinin kullanılabileceği ileri sürülmüştür. Bu çalışmanın, kronik deri ülserlerinin iyileşmesini hızlandıran, otolog kandan elde edilen aktive edici faktörlerin kullanıldığı ilk klinik uygulama olduğu bildirilmiştir. Başka bir çalışmada, TZP derideki ülserlerde kullanılmış, dokuda granülasyon dokusu oluşumu ve epitelizasyonun hızlanmasında  etkili olduğu gösterilmiştir12.

Trombositten zengin plazma, derinin destek dokuların zaman içinde azalmasıyla  ortaya çıkan yüz ve boyun kırışıklıklarında, deri sarkması ve pigmentasyon sorunlarında oldukça etkili bulunmaktadır. Deri yaşlanması; kronolojik yaşlanma sonucu derinin koruyucu fonksiyonlarında düşüş olması yanında sigara, güneşe maruziyet(fotoyaşlanma) ve çeşitli kimyasallara maruziyet gibi çevresel faktörlerin etkileşiminin doğal bir sonucudur. Fotoyaşlanmanın en önemli sebebi olan UVB’nin, dermal fibroblastlardan kolajenaz üretimini arttırdığı  ve kolajenaz gen ekspresyonunu uyardığı gösterilmiştir21,22. Sürekli UVB’ye maruz kalan deride, kolajen dejenerasyonu, dermal ekstrasellüler matriks bütünlüğünün bozulması ve elastik dokudaki değişiklikler deri direncinde azalmaya neden olarak kırışıklıklara yol açar. Topikal büyüme faktörlerinin uygulanması; yeni kolajen sentezinin arttırılmasını sağlayarak  foto yaşlanmış yüz derisinin gençleştirilmesi ve  klinik görünümün iyileştirilmesini  sağlar17. Na JI ve ark.14 kırışıklık azaltılması ve skar tedavisinde kullanılan fraksiyonel karbondioksit lazer uygulamalarından sonra hastalara TZP uygulanmasıyla, yara iyileşmesinde hızlanma, eritem gibi geçici istenmeyen etkilerde azalma ve deri sıkılığında artma olduğunu bildirmişlerdir. TZP aşırı damar oluşumuna neden olmaksızın yeterli düzeyde vaskülarizasyon sağlar. Böylece fraksiyonel yüzey yenileyici CO2 lazerden sonra gelişebilen  eritem süresi kısalır14.

TZP uygulaması üst yüz bölgesinde alın, göz kenarı kırışıklıklarında, zigomatik bölge sarkmalarında başarı ile uygulanmaktadır. Orta ve alt yüz bölgesinde burun kenarı kırışıklıklarında, çene köşeleri sarkmalarında, çene altı sarkmalarında, boyun ve dekolte kırışıklık ve sarkmalarında TZP uygulaması sonucunda etkin sonuçlar alınmaktadır23.

Lee ve ark.15akne skarı tedavisinde ablatif karbondioksit fraksiyonel lazer uygulamasına  TZP enjeksiyonunun eklenmesi sonucunda, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da  iyileşmenin daha hızlanmış olduğunu gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada fraksiyonel lazer uyguladıktan sonra yüzün bir yanına 20 noktaya, 1.5-2 cm arayla, 0.3ml TZP  intradermal olarak uygulanmış, 4 ay sonraki sonuçlar serum fizyolojik uygulanan diğer yüz yarısıyla karşılaştırılmıştır. 1 ay sonra işlem tekrarlanmıştır15.

Jeong ve ark.24 ise tedaviye dirençli lipodermatosklerozlu bir vakada yapılan intralezyonel TZP uygulaması ile yüz güldürücü sonuç aldıklarını bildirmişlerdir.

TZP’deki TGF-β; laminin, kolajen IV ve tenascin gibi bazal membran protein sekresyonunu uyarmaktadır. Bazal membranın hızlı onarılması sayesinde inkontinensia pigmenti gibi lezyonlar için uygulanan fraksiyonel CO2 lazerden sonra pigmentasyon gelişmediği bildirilmektedir. Öte yandan TGF- β’nın da melanogenezi azalttığı bilinmektedir25.  Böylece hamilelik, yaşlılık, güneş hasarı nedeni ile oluşmuş pigmentasyon bozuklukları ve derideki skarlar ile strialarda da uygulanabilmektedir.

TZP uygulaması ile saçlı deride, saç dökülmesi, saçlarda kırıklık, cansızlık mat görünüş şikayeti olan kişilerde başarılı sonuçlar alınmaktadır. Saç dökülmesini durdurması yanında, saç köklerini uyararak saç büyümesini aktive eder. İnce olan saçların büyümeleri aktive edildiğinde daha kalın, sağlıklı görünüme kavuşurlar. TZP uygulaması zaman içerisinde tamamen dökülmüş olan saçların yeniden çıkmasını sağlamaz, mevcut saçların daha sağlıklı olması, dökülmenin durması, saçların daha sağlıklı hale gelmesi sağlanır. Takikawa M ve ark.26 da TZP uygulamaları ile saç büyümesinde olumlu sonuçlar bildirmişlerdir.

TZP hazırlanması ve uygulama

Çeşitli TZP hazırlama yöntemi olsa da bunların çok azı FDA tarafından onaylanmıştır(Örn:Smart PReP ve trombosit konsantrasyon toplama sistemi:PCCS). Farklı sistemlerle elde edilen plazmadaki trombosit konsantrasyonları 2-8 kat artmış olur, dolayısıyla içerdikleri büyüme faktörleri farklıdır27,28. Uygulayıcılar FDA’nın onayladığı ve daha fazla büyüme faktörü elde edilebilen sistemleri tercih etmelidir. TZP hazırlamak için hastadan asit sitrat dekstroz(ACD) içeren antikoagülanlı tüplere venöz kan(antikoagülan/kan oranı: 1/10 olacak) alınır, 10 saniye birbiriyle karışması sağlanacak şekilde çalkalanır.  Düşük devirde (3000rpm, 3 dakika) santrifüje edildiğinde tüpte üç kısım ayırt edilir. Alt kısımda eritrositler, orta kısımda buffy coat adı verilen trombosit-lökosit karışımı, en üstte ise plazma bulunur. Buffy coat dikkatlice çekilerek konsantre TZP kullanılabilir veya buffycoat ve üstteki trombositten fakir plazma yeniden 4000 rpm de 3 dakika santrifüje edilince konsantre TZP elde edilmiş olur15. Elde edilen plazma alınan kanın sadece %10’udur.Buna trombin, kalsiyum glukonat  veya kalsiyum klorid gibi trombosit agonistleri eklenerek aktive edilir. Böylece trombositler degranüle olur ve büyüme faktörleri ortama verilir. Bu faktörlerin salınması kanın pıhtılaşmasından 10 dakika sonra başlar ve %95’i ilk bir saat içinde salgılanmış olur. Trombositlerin in vivo ömrü yaklaşık 9–10 gündür, oda sıcaklığında belli şartlarla 5 gün saklanabilir ama büyüme faktörü salınmı zaten çok azdır. Santrifüj sırasında, trombositlerin membran stabilizasyonunun korunması ve işlem öncesinde trombosit degranülasyonunun olmaması için düşük G gücü kullanılması çok önemlidir15, 29,30.

Trombositten zengin plazma topikal veya enjeksiyonla uygulanabilir. Enjeksiyonlar enellikle intradermal veya subdermal olarak yapılmaktadır. Dolgu enjeksiyonu veya mezoterapide uygulanan enjeksiyon teknikleri kullanılabilir. Uygulama tekniği hakkında belli protokoller olmamakla birlikte saçlı deri için; nokta tekniği, deri yenilemede nappaj ve nokta tekniği birlikte, dolgu için de tünel tekniği kullanılabilir. Akne skarlarının tedavisinde önce subcision yapılıp o alana TZP verilebilir. TZP uygulamalarından sonra belirgin klinik iyileşme 1-2 haftada gözlenir. Maksimum etki için 2-3 hafta ara ile 3-4 uygulama yapılması gerekmektedir18,31.

TZP kontrendikasyonları

Trombositopenik, hipofibrinojenemisi, karaciğer hastalığı, malignitesi olan hastalar; akut ve kronik enfeksiyonlarda, hamile ve emzirenlerde, otoimmün hastalığı olanlarda, kan ve kan ürünlerine karşı hassasiyeti olduğu bilinen kişilerde TZP kullanımından kaçınılmalıdır32.

TZP yan etkileri

TZP uygulamasında yan etki görülme riski hastanın kendi trombositleri kullanıldığı için oldukça düşüktür. Uygulama enjeksiyon yolu ile yapıldığı için; enjektörün deriye giriş tekniğine bağlı olarak bazı lokal yan etkiler görülebilir. Enjeksiyon yerinde oluşabilen ekimozlar, küçük çaplı olup birkaç gün içersinde tedaviye gerek olmadan iyileşir. Uygulama sırasında oluşan kızarıklık da tedavi gerekmeksizin 30-40 dk’da kendiliğinden kaybolur. Uygulama sonrasında deride hissedilen gerilme hissi 1-2 saat içersinde kaybolur. TZP uygulamasında hastanın kendi kanı kullanıldığı için herhangi bir alerjik reaksiyon görülmesi söz konusu değildir.

Sonuç olarak TZP pratik bir yöntem olup ciddi yan etkilerinin olmaması, yaygın skar dokusu oluşturmaması, malign transformasyonlara sebep olmaması, kolay bulunabilir ve ucuz elde edilebilir olması alternatif  tedavi yöntemi olarak ilgi çekmektedir. Bununla birlikte geniş serili klinik ve fibroblastlar üzerindeki etkilerini doğrulayan deneysel çalışmalarla bu bulguların desteklenmesine ihtiyaç vardır.

KAYNAKLAR:

1. Savarino L, Cenni E, Tarabusi C, Dallari D, Stagni C, Cenacchi A, Fornasari PM, Giunti A, Baldini N. Evaluation of bone healing enhancement by lyophilized bone grafts supplemented with platelet gel: a standardized methodology in patients with tibial osteotomy for genu varus. J Biomed Mater Res B Appl Biomater 2006;76:364-72.

2. Hanna R, Trejo PM, Weltman RL. Treatment of intrabony defects with bovine-derived xenograft alone and in combination with platelet-rich plasma: a randomized clinical trial. J Periodontol 2004;75:1668-77.

3. Marx RE, Carlson ER, Eichstaedt RM, Schimmele SR, Strauss JE, Georgeff KR. Platelet-rich plasma: growth factor enhancement for bone grafts. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1998;85:638-46.

4. Powell DM, Chang E, Farrior EH. Recovery from deep-plane rhytidectomy following unilateral wound treatment with autologous platelet gel: a pilot study. Arch Facial Plast Surg 2001;3:245-50.

5. Englert SJ, Estep TH, Ellis-Stoll CC. Autologous platelet gel applications during cardiovascular surgery: effect on wound healing. J Extra Corpor Technol 2005;37:148-52.

6. Knighton DR, Doucette M, Fiegel VD, Ciresi K, Butler E, Austin L. The use of platelet derived wound healing formula in human clinical trials. Prog Clin Biol Res 1988;266:319-29.

7. Crovetti G, Martinelli G, Issi M, Barone M, Guizzardi M, Campanati B, Moroni M, Englert SJ, Estep TH, Ellis-Stoll CC. Autologous platelet gel applications during cardiovascular surgery: effect on wound healing. J Extra Corpor Technol 2005;37:148-52.

8. Korobelnik JF, Hannouche D, Belayachi N, Branger M, Guez JE, Hoang-Xuan T. Autologous platelet concentrate as an adjunct in macular hole healing: a pilot study. Ophthalmology 1996;103:590-4.

 

9. Marx RE, Carlson ER, Eichstaedt RM, et al. Platelet-rich plasma: growth factor enhancement for bone grafts. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1998;85:638-646.

10. Eppley BL, Pietrzak WS, Blanton M. Platelet- rich plasma:a review of biology and applications in plastic surgery. Plast Reconstr Surg 2006;118:147-159.

11. Weibrich G, Hansen T, Kleis W, et al. Effect of platelet concentration in platelet-rich plasma on peri-implant bone regeneration. Bone 2004;34:665-671

12. Tamariz-Dominque E, Castro-Munozledo F, Kuri-Harcuch W. Growth factors and extracellular matrix proteins during wound healing promoted with frozen cultured sheets of human epidermal keratinocytes. Cell Tissue Res 2002;307:79-89.

13. Eppley BL, Woodell JE, Higgins J. Platelet quantification and growth factor analysis from platelet-rich plasma: implications for wound healing. Plast Reconstr Surg 2004;114:1502-1508.

14. Na JI, Choi JW, Choi HR, Jeong JB, Park KC, Youn SW, Huh,CH. Rapid healing and reduced erythema after ablative fractional carbon dioxide laser resurfacing combined with the application of autologous platelet-rich plasma. Dermatol Surg 2011;37:463–468.

15. Lee JW, Kım BJ, Kım MN, Mun S K. The Efficacy of autologous platelet rich plasma combined with ablative carbon dioxide fractional resurfacing for acne scars: A simultaneous split-face trial. Dermatol Surg 2011;37:931–938.

16. Crovetti G, Martinelli G, Issi M, Barone M, Guizzardi M, Campanati B, Carabelli A. Platelet gel for healing cutaneous chronic wounds. Tranfusion and Apheresis Sci 2004;30:145-151.

17. Kakudo N, Minakata T, Mitsui T, Kushida S, Notodihardjo FZ, Kusumoto K. Proliferation-promoting effect of platelet rich plasma on human adipose-derived stem cells and human dermal fibroblasts. Plast Reconstr Surg 2008;122:1352-1360.

18. Sclafani AP.Platelet -rich fibrin matrix for improvement of deep nasolabial folds.J Cosmet Dermatol 2010;9:66-71.

19.Lemperle G, Holmes RE, Cohen SR et al.A classification of facial wrinkles.Plast Reconstr Surg 2001;108:1735-1750.

20. Redaelli A, Romano D, Marciano A. Face and neck revitalization with platelet –rich plasma (PRP):clinical outcome in a series of 23 consecutively treated patients. J Drugs Dermatol 2010; 9:466-472.

21. Bernstein EF, Chen YQ, Kopp JB, Fisher L, Brown DB, Hahn PJ, et al. Long-term sun exposure alters the collagen of the papillary dermis. Comparison of sun-protected and photoaged skin by northern analysis, immunohistochemical staining, and confocal laser scanning microscopy. J Am Acad Dermatol 1996;34:209-218.

22. Fitzpatrick RE, Rostan EF. Reversal of photodamage with topical growth factors: a pilot study. J Cosmet Laser Ther 2003;5:25-34.

23. Kım DH, Je YJ , Kim CD,  Lee YH, et al. Can platelet- rich plasma be used for skin rejuvenation?EEvaluation of effects of platelet- rich plasma on human dermal fibroblast. Ann Dermatol 2011;23:424-431.

24. Jeong KH, Shin MK, Kim N. Refractory lipodermatosclerosis treated with intralesional platelet-rich plasma. J Am Acad Dermatol. 2011.06.040

25. E.Burd A, Zhu N, Poon VK. A study of Q-switched Nd:YAG laser irradiation and paracrine function in human skin cells. Photodermatol Photoimmunol Photomed 2005; 21:131-7.

26. Takıkawa M, Nakamura S, Nakamura S, Ishırara YM, Kıshımoto ZS, SasakıYK,  Yanagıbayashı S, Azuma R, Yamamoto N, Kıyosawa T. Enhanced effect of platelet-rich plasma containing a new carrier on hair growth. Dermatol Surg 2011;37:1721–1729.

27. Zimmermann R, Jakubietz R, Strasser E, et al. Different preparation methods to obtain platelet component as a source of growth factors for local application .Transfusion 2001;41:1217-1224.

28. Marx RE. Platelet rich plasma  :Evidence to support its use. J Oral Maxillofac Surg2004;62:489-496.

29. Robiony M, Polini F, Costa F, Politi M. Osteogenesis distraction and platelet- rich

plasma for bone restoration of the severely atrophic mandible:Preliminary results. J Oral Maxillofac Surg. 2002; 60: 630-635.

30. Gonshor A. Technique for producing platelet-rich plasma and platelet concentrate :background and process. Int J Periodontics Restorative Dent 2002;22:547-57.

31. Anthony P, Sclafani M.D. Applications of platelet-rich fibrin matrix in facial plastic surgery. Facial Plast Surg 2009;25:270–276.

32. Azzena B, Mazzoleni F, Abatangelo G et al.Autologous platelet-rich plasma as an adipocyte in vivo delivery system:case report . Aesthetic Plast Surg 2008;32:155-8.

 

 

 

Tablo 1. TZP’nin Dermatolojik Kullanım Alanları

Kronik deri ülseri

Kırışıklık giderilmesi, deri gençleştirme

Akne skarları

Alopesi

Melasma

Ablatif lazer, kimyasal peeling, roller uygulamalarında yara

iyileşmesini arttırmak ve hızlandırmak için

___________________________________________________